kedi - Flipbook - Page 17
Kamerasını kurar ve gerçekliğe erişebildiği
an çekerdi. Türk sinemasında da basitliğe
erişebilmiş ender yönetmenlerdendir. benim
hayatım da böyle geçti. basitliğe erişmek
sinemacı hayatımın özetidir. mesela Godard
travelling ahlaki bir sorundur demiştir, ben de
genişleterek kameranın yeri de ahlaki bir
sorundur diyorum. amma
bakıyorum bazı filmlerde
kamera dolaşıp duruyor,
gevezelik ediyor. Çünkü
yönetmenler ne yaptığını
bilmiyor. Sinemanın en
önemli işi atmosfer
kurmaktır. atmosferi doğru
kurarsanız işin büyük
kısmı hallolur.
n Osman Seden’in
yanındaki aistanlık
döneminden
bahseder misiniz?
Osman Seden
bana her şeyi
öğretmişti, iyi bir
birikimim vardı.
Çünkü bir
sinemacı eğer
çırağı onun gibi
film yapmıyorsa
büyük ustadır. ben
onun gibi film yapmadım.
ama benim önümü açtı. Özgür bıraktı.
Çalıkkuşu filminden sonraki filmi çekmemi
istedi, ama ben hazır değilim dedim. ben
aylıklı yönetmendim. birlikte 8-9 film yaptık.
Sonra da görüştük. bütün yıldızlar Osman
Seden’e bağlıydı. Daha çok ticari filmler
yaptı. Kemal Film. büyük firmaydi. İstenen
paraları da veriyordu. Çalıkuşu başyapıttır
bence üç saat. İki ye bölmüşlerdi. Düşman
Yolları kesti çok iyi filmdir. Çok iyi
yönetmendir ama düşük profilli filmler yaptı.
bilinçli olarak tabii, şirketi ayakta tutmak için.
n Bazı oyuncular da sinemaya sizinle
başladı. kadir İnanır, Nur Sürer gibi…
Kadir İnanır’la fotoromanla başladık. Çok
da iyi arkadaş olduk. zayıf ince, takım
elbisesi bile olmayan bir çocuktu.
akrabasının takım elbisesiyle geliyordu filan.
Sonra ben İstanbul reklam’da çalışırken
otuz dakikalık bir yarı belgesel Kumcu
Yaşar’ı çektim. Orada oynattım. maalesef o
film Güney Film’in deposundaydı, askerler
geldi, diğer filmlerle birlikte aldılar götürdüler.
Yıllar sonra basın yoluyla Genelkurmay’dan
o filmi istedim ama yanıt gelmedi. O film yok.
Diğer keşfim de Nur Sürer. Çukurova’ya
gideceğim bereketli’yi çekeceğim. Tuncel
bana Nur’u tanıttı, deneyelim dedik.
Senaryodan sayfalar okuduk. Kusursuzdu.
Çok da güzel oynadı. Çok gençti. bülent
Kayabaş’la evliydi.
n Bir senaryo çalışmasını nasıl
yürütüyordunuz, Tuncel kurtiz’le
çalışmak nasıldı?
Tuncel’le bereketli Topraklar Üzerinde’de
birlikte çalıştık. aslında uyumluydu. Orhan
Kemal o romanda bütün sahneleri diyaloglar
halinde kuruyor. Tüm diyalogları aktarmak
olası değil. Film uzar. Sonra bu sahne ne
demek istiyor kısmına odaklandık, onu
demek isteyen diyalogu bulup kullandık.
Öyle yürüdük, zor oldu ama güzel bir
senaryo çıktı ortaya. Senin adın yazılsın
dedim. Geride kalmak istiyordum senaryo
konusunda. hakkari’de bir mevsim’de
Onat’la benzer biçimde onun adını yazdık.
Kanal’da da İhsan Yüce’nin senaryosu
istediğimiz gibi olmayınca iş başa düştü
deyip çabucak yazmak zorunda kaldık.
n 1990’lardaki filmlerinizden mavi
Sürgün’den bahsetsek biraz.
O filmi hem avrupa kabul etti, hem
Türkiye’de ilgi gördü. O güne dek en
pahalı filmlerden biriydi. 3
milyon mark gibi bir
bütçe vardı. 3
ayda çekildi.
Uzunca bir
süredir. TrT’nin
ortaklığı var, kara
treni onlar
ayarladılar.
mustafa Kemal’in
vagonlarını da
kullandım.
Kameraman Kenan
Ormanlar’ın çalışması
da çok başarılıdır orada.
n Daha sonra Avcı
filmi geliyor.
Sinema yazarları o
filmi parçaladılar. Oradaki
en büyük hatam şudur. arto
Tunçboyacıyan dünyaca
ünlü bir müzisyen, o kadar
güzel bir müzik yaptı ki ben
müziğin etkisinde kaldım ve
filme baştan sona müziği döşedim.
Dolayısıyla o müzik filmi ütüledi. Ondan
sonra da buna çok dikkat ettim, minimal
müzik kullanmaya çalıştım. aslında film
Osman Şahin’in hikâyesine dayanır.
rashomon’dan aldığım söylendi ama öykü
başkadır aslında. Oradaki anlatım biçimini,
sorgulamayı almaya çalıştım. Filmde masalsı
bir yapı da var. O filmdeki oyunculuklardan
çok memnun da kalmadım. Filmdeki kuyu
mesela iki defa yıkıldı, yeniden yapıldı. riskli
bir çalışmaydı. Pek hoşlanmam o filmden.
n Geriye dönüp
baktığınızda bu film
benim dil olarak, üslup
olarak en sevdiğim
filmim dediğiniz
hangisi?
hakkari’de bir
mevsim düzeyinde bir
film bence Türkiye’de
yapılmadı yani.
Çünkü muazzam bir
metin var sonuçta,
diyaloglar. ayna’yı
da severim,
kişisel bir filmdir
bir yerde. zordu
da. Sonuçta iyi
yapamazsanız
seyirciler bıyık
altından güler
size. Tabii ilk
göz ağrısı
bereketli
Topraklar Üzerinde.
aylarca üzerinde uğraştım. bu üç
filmi çok severim. ama film yapılışı sırasında
yaşadıklarım benim için daha önemlidir. O
filmde o kadar çok hatıram var ki. ayna’yı
Yunanistan’da çektim, Türkiye’de sıkıyönetim
vardı. Yapım gitmek istemedi oraya.
Yunanistan’da ortağımız vardı. andros diye
ıssız bir adada çektik. Doğu anadolu’da
Pula kasabasına benzeyen bir yer bulduk.
ama her yerde kiliseler vardı, onları
saklayarak iyi bir atmosfer kurduk. rüzgâr
çok yardım etti bana. Filmde de kullandım.
Doğal efekt gibi. bir de robert bresson’un
sesçisi çalıştı o filmde. Ne kadar usta
olduğunu anladım. biz uyurken bile mekânın
seslerini kaydediyordu.
n hemen sonra Dilan adlı daha az
konuşulan bir filminiz var.
Dilan’ın ayrı bir hikâyesi var. Cannes’da
Yönetmenin On beş Günü bölümünde
gösterildi. Yüzlerce film arasından seçildi.
büyük bir yönetmen çağırıyoruz dediler,
sevdiler sanırım. Kamera arkası çok zordu.
İsviçreli yapımcı geldi, bu şartlarda burada
bırakamam sizi dedi, ekibini götürmek istedi.
ama ekip dedi ki biz iyi bir iş çıkarıyoruz,
öyle kaldılar. berlin’e döndüğümüzde birçok
arkadaşımız travma geçirdi. O kadar
etkilendiler ağrı’daki koşullardan. O film
beklemek teması üzerine kuruludur. Genç
kız, bekler, ama gelmez. başlangıç noktası
Godot’yu beklerken’den ilham almıştı. bunun
üzerine oranın doğasını kullandık.
yük’ten İyİ Fİlm yapamam
n Siz daima kendinizi yenileyen bir
yönetmensiniz. Ele aldığınız tür ve
temaları derinleştiren bir anlatımınız var.
Son filmlerinizden Vicdan ve Gece de bu
anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?
hasan Özkılıç’ın öykülerinde görsellik
var. Senaryo yazar gibi yazıyor. Onu
keşfettim, tanıştık. bu Osman Şahin’de de
var. Vicdan’ı yaptık, ilişkim devam etti.
romanların ve Kürtlerin yaşadığı bir
mahalleden geçtik bir gün, bana bir şeyler
anlattı, bunun romanını yaz dedim. zahid’i
yazdı. Sonra yolladı. bunu yapıyorum dedim
ve yıllar sonra İzmir’e tekrar geldim. Gece’yi
de böyle yaptık. Türkiye’de maalesef drama
yapılamıyor, melodrama hemen kayıverir.
Vicdan ve Gece iyi yapılmış dramlardır.
İkisinde melodram eğilimi yoktur. bir de
Nurgül Yeşilçay ve Tülin Özen
Vicdan’da doğaçlamaya
yatkın biçimde
oynadılar ve çok iyi
bir elektrik
tutturdular. Tel
örgülere tırmanıp
İzmir’e küfrettikleri
sahne gergindi epeyce,
ben o sahnede epey
gerdim herkesi.
atmosferi germem
gerektiği için öyle yaptım.
bu arada iki filmin arasında
Yük filmim var ve açık
söyleyeyim Yük’ten iyi film
yapamam. benim için çok
önemlidir. Orada bresson’a
selam gönderdim.
n Peki yeni bir projeniz
var mı?
benim fiili olarak sinema
hayatım bitti, doyuma ulaştım
istediğim filmleri yaptım, sevdiğim
işleri yaptım. Son projemiz de
olmadı maalesef. Çıkan destek yeterli
olmadı. Prosedür işler uzayınca filmden
vazgeçtiğimi bildirdim.